Muğulcalılar (Musacalılar / Muscalılar)
Boz-Ulus Türkmenleri'nde: ”Moğollar” Aşireti
Muğulcalı-Muscalı-Musacalı-Musulcalı Aşireti: Aşiretin kurucularının 4 kardeşi
bugün bu ‘’Köycü, Akdeniz, Yıldırım, Aydoğan’’ soyadları ile bulabilirsiniz.
Ayrıca yakın akrabaları Güheroğulları ‘’Altıntaş’’ soyadı ve
uzak akrabaları Kanlı Ahmed'in soyunu ‘’Yeşildağ’’ soyadı ile bulabilirsiniz.
Türkleşmiş Moğol aşireti farklı isimlerle şu şekildedir:
Moğolcalı, Moğolcalu, Moğulcalı, Moğulcalu, Muğulcalı, Muğulcalu, Muscalı, Muscalu,
Musacalı, Musacalu, Müscalı, Müscalu, Müsacalı, Müsacalu, Musulcalı, Musulculu, Musulcalu,
Muslucalı, Muslucu, Muslucalu, Müsiceli, Müsicelü, Müsülcali, Müsülcalü –
diye Irak’ın Musul, TELAFER Türk-Moğolları
Bugün Emirdağında (“Nevahi-i Barçın Kazası”) Ekizce köyünde yaşarlar..
İkizce ismini Ulu Yörük'lerde de görüyorsunuz ve bir Moğol kışlağı olarak geciyor.
Bu Aşirete Türk boylarındanda katılanlar vardı bunlar: Kırgızlar bugün bu ‘’Kalender’’ soyadı ile bulabilirsiniz.
Ve yine bir Türk boyundan katılan: Oğuzlardan bugün bu ‘’Yılmaz’’ soyadı ile bulabilirsiniz.
Aşiretin ismi İlhanlı Devleti Sultanı: Sultan Musa Han'dan geldiği düşünülüyor:
Sultan Musa Han kimdir: Şecere'si sırasıyla şöyle: Cengiz Han > Tülü (Tuluy) > Hülagü Han > Turgay (Turagay > Baydu > Ali > "Musa Han"
Hayatı: Sultan Musa Han 1336 ile 1337 yılları arası İlhanlı hükümdarı idi.
Baydu Han'ın torunudur. Baydu'nun oğlu Ali'nin oğlu'dur.
Meraga yakınlarında 10 Nisan günü gerçekleşen muharebede, Arpa Han'ı öldüren Bağdat valisi Oyrat Ali Padişah tarafından
tahta geçirilmiştir.
Bu anlamda Musa Han, Ali Padişah'ın kuklasıydı. Fakat, Celayir Sultanı Hasan Büzurg Musa'ya meydan okudu.
24 Temmuz 1336 tarihinde mağlup olduktan sonra Ali öldürüldü, Musa da Musul'a kaçmak zorunda kaldı.
Ve Musul'da Muğulcalı aşiretine sığındı ve onlarında içlerine karışan Musa Han'nın soyu ile isimleri zamanla Muscalı-Musacalı
olduğu düşünülüyor.
Sadun Köprülü diyor ki: Muğulcalı, Muğulcalu - Müsacalı, Müsacalu - Muslucalı, Muslucu, Muslucalu diye Irak’ın Musul,
TELAFER Türklerinin "Türk-Moğolları"
Türkmen aşiretinin "Türkleşmiş Moğol aşiretidir." ayni kolundandır.
Bu hakikat Osmanlı arşiv belgelerinde de takip edilebilmektedir. Nitekim Moğol aşiretlerinden Celayir, Tatar, Sulduz vs. den
yörükan ya da Türkmen taifesi olarak bahsedilirken
aynı şekilde Muğan, Muğanan,
Muğanlı, Muğanlu, Muğulcalı, Muğulcalu - Müsacalı, Müsacalu - Muslucalı, Muslucu, Muslucalu gibi aşiretler de
Türkmen olarak kaydedilmiştir.
*Bkz Cevdet Türkay, a.g.e, s. 37, 124, 158, 277.+ Diğer taraftan Kara Tatarlar da pek çok bakımdan Türkmenleşmişlerdi.
Muğulcalılar (Musacalılar / Muscalılar)
Türkleşmiş Moğol aşireti farklı kaynaklarda şu şekilde geçer:
Kaynaklarda adı Musulcalı ve Muslucalı şeklinde de geçer. Bu ismin Musa Hacı’dan (İlhanlı Devleti Sultanı 1336 ile 1337 yılları arası İlhanlı hükümdarı idi: Sultan Hacı Musa Han'dan) bozma olduğu akla gelebilir ancak Musul civarından gelen bir Türk aşireti olduğu için bu adı almış olmalıdır. Nitekim Musul henüz 11. Yy’ın sonlarında yine Afşarlar tarafından bir Türk yurdu haline getirilmişti. Burdan çıkan Türk boylarının Anadolu’da dağıldıklarını biliyoruz.
Bu hakikat Osmanlı arşiv belgelerinde de takip edilebilmektedir. Nitekim Moğol aşiretlerinden Celayir, Tatar, Sulduz vs. den
yörükan ya da Türkmen taifesi olarak bahsedilirken
aynı şekilde Muğan, Muğanan,
Muğanlı, Muğanlu, Muğulcalı, Muğulcalu - Müsacalı, Müsacalu - Muslucalı, Muslucu, Muslucalu gibi aşiretler de
Türkmen olarak kaydedilmiştir.
*Bkz Cevdet Türkay, a.g.e, s. 37, 124, 158, 277.+ Diğer taraftan Kara Tatarlar da pek çok bakımdan Türkmenleşmişlerdi.
Dulkadır Türkmenlerinden olan Musacalılar, Boz-Ulus içinde 1540 tarihinde biri Gündoğmuş Kethüda idaresinde 7 hane, 7 nefer, diğeri Mahmut Kethüda idaresinde 5 hane, 5 nefer olmak üzere iki kola ayrılmıştı. II. Selim devrinde ise 3 kol halinde 74 hane idi. Bu tarihten sonra adına rastlanılmıyor. Bu onların Orta Anadolu’ya geldiğini gösteriyor. Bunlardan önemli kolların erken dönemlerde Batı Anadolu’ya geldiğine de hükmedebiliriz. Nitekim Uşak ve çevresinde 16. Yy’da oldukça önemli bir yörük topluluğu vardı. II. Selim devrinde bu topluluk arasında büyük bir Afşar oymağı bulunuyordu.
Bu oymak 5 obaya ayrılmıştı. Bunlardan biri de 56 vergi nüfuslu Musacalı obasıydı (diğerleri Hoca Fakihli, Öksüzler, Afşar ve Afşar).
Bozok sancağında bulunan Süleymanlı taifesine tabi Teberrük Fakihli isimli cemaat, yukarıda ismi Timur’la görüşen Tatar beyleri arasında anılan Ahi Teberrük Bey ile alakalı olmalıdır. Teberrük isimli büyük bir Moğol oymağının varlığı da bu iddiayı destekler mahiyettedir. Bu itibarla bahsi geçen cemaatin Moğol menşeli olduğu söylenebilir. Cemaat 1529 tarihinde 5 hanelik bir nüfusa sahiptir. Teberrük Fakihli cemaatinin Moğollarla bağlantılı olması, Moğol bakiyelerinin farklı isimler alarak varlıklarını sürdürmüş olmalarına dair ileri sürdüğümüz görüşümüzü de destekler mahiyettedir. Son olarak Bozok sancağı ile sınır olan Kayseri ve Kırşehir sancaklarında da Çungar cemaatleri tespit edilmektedir.
Musacalıların önemli ölçüde Batı Anadolu’da yerleştiğini biliyoruz. Emirdağ ilçesinin 1851'de eski adı da Musacalı idi.
19. yüzyıl
Emirdağ 1851 yılına kadar Cırgın kariyesi ve bir süre boyunca da Muslucalı "Muscalı, Musacalı, Musulcalı" nahiyesi olarak anılmış, 1864 yılında ise, Sultan Abdülaziz tarafından çıkarılan yeni vilayet kanunu ile eyalet sistemine son verilmesi üzerine, ve 1867'de Hüdavendigar vilayetinin kurulmasıyla ilçe statüsü kazanmış, Sultan Abdülaziz’e atfen Aziziye ismini almıştır.
Cumhuriyet dönemi
Eylül 1921’de Yunan işgaline giren ve 22 Eylül 1922’de Kurtuluş Savaşı'nda Yunan işgalinden kurtulan ilçenin adı, 1932 yılında güneyindeki dağlardan esinlenilerek Emirdağ olarak değiştirilmiştir.
Moğollar Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya gelerek yerleşmiş ve Türkmen aşiretleri yanında ikinci bir unsur olarak yerlerini almışlardır. Yoğun olarak Orta Anadolu’da yaylak-kışlak hayatı yaşayan bu gruplardan bir kısmı, Ankara Savaşı’ndan sonra Timur tarafından eski yurtlarına "Orta Asya" tekrar götürülmüş, bir kısmı ise Çelebi Mehmed tarafından Balkanlara sürülmüştür. Buna rağmen önemli bir kısmının Anadolu’da kalmayı başardığı, tahrir kayıtlardan açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Ulu Yörük, Bozok, Dulkadir, Yeni-il ve Halep Türkmenleri ile Yörük teşekkülleri arasında Çungar, Çunkar, Çonkar, Çonkara isimleriyle yaşayan cemaatler Çungarların bakiyeleridir. Ayrıca Tatar ve Kara Tatar olarak bilinen konar-göçerlerden önemli bir bölümü de Hülagü ile Anadolu’ya gelen sonrasında Türkleşip Müslümanlaşarak burada kalan Moğol bakiyeleridir. "Bu hakikat Osmanlı arşiv belgelerinde de takip edilebilmektedir. Nitekim Moğol aşiretlerinden Celayir, Tatar, Sulduz vs. den yörükan ya da Türkmen taifesi olarak bahsedilirken
aynı şekilde Muğan, Muğanan, Muğanlı, Muğanlu, Muğulcalı, Muğulcalu - Müsacalı, Müsacalu - Muslucalı, Muslucu, Muslucalu gibi aşiretler de Türkmen olarak kaydedilmiştir.
*Bkz Cevdet Türkay, a.g.e, s. 37, 124, 158, 277.+ Diğer taraftan Kara Tatarlar da pek çok bakımdan Türkmenleşmişlerdi." Bu çalışmada temel olarak tahrir defterlerinden hareketle, Moğol bakiyesi olan bu cemaatlerin tabi oldukları Türkmen ve Yörük teşekkülleri, dağıldıkları sahalar, nüfusları ve kendi isimleriyle kurdukları yerleşim birimleri üzerinde durulmaktadır.
1691 yılında Rakka’ya iskan edilen aşiretler arasında Musacalılar da vardı. 1703 yılında Belih nehri ve Rakka dolaylarına yerleştirilen aşiretlerin nizamı bozulmuş ve etrafa dağılmıştı. Bunlardan Musacalılar, 1708 yılında Saruhan, Aydın ve Hüsrevpaşa hanı taraflarında idi. Havran nahiyesindeki cemaatler kaçınca yerlerine bu dağılan grupların yerleştirilmesi planlandı
(1720) ancak başarılı olmadı. Musacalıların da olduğu bu grup tekrar eski yerlerine gönderildi (1730). Bu sıralarda Musacalılardan bir grubun Harran ovasına (1720. Belih nehrinin doğusundaki 9 adet nehir boyuna Huneyze nehri sonuna kadar), diğer bir grubun ise Nevşehir ve çevre köylere iskan edildiğini anlıyoruz (1727). Kilis’in Tanburalı köyü de Musacalılar tarafından kurulmuştur.
Musacalı (Musulcalı – Muslucalı) cemaati, Adana, Aksaray, Akşehir, Arapsun, Aydın, Aziziye – Afyon, Barçın, Bergama, Beypazarı, Beyşehir, Bor, Boz-Ok, Cebeli Ilgaz – Çankırı, Çıldır, Diyarbakır, Emirdağı, Erzurum, Eskişehir, Evreşe, Halep, Haymana, Hüsrevpaşahanı, İç-El, Karahisar-ı Şarki, Karaman, Kars, Kavak, Kayseri, Kepsut, Kırşehir, Mihalıç, Nevşehir, Ordu, Rakka, Saruhan, Şam, Şücaeddin ve Yeni-İl’de yerleşmiş, bir bölümü de Balkanlarda Çirmen’e bağlı Uzuncaabathasköy’de iskan olmuştur.
Emirdağ (Afyon-Karahisar):
18. yüzyıl:
1729 yılından itibaren de bu kez, Musul vilayetinin Rakka sancağından Anadolu’ya gönderilen bu oymak Musul’dan geldiği için, bir kısım oymak iskan kayıtlarında Muslucalı ismi ile geçmiştir. Oymak kışın Emirdağ yaylalarında yazın Çankırı'da yaylamak kaydı ile buraya gelmiştir. 1752 tarihli 701 numaralı oymak iskan defterinde bu oymağın konar göçerlikten men edilip, yerleşmesi ferman buyrulmuştur.
Merkeze yerleşimler:
Gacerli (Kacerli/Kaçarlı), Çilli, İncili, oymakları şimdi de aynı ismi taşıyan ilçe merkezindeki mahallelere yerleşmiştir. Bu mahalleler Musacalı Aşireti'ne bağlı olup Bozulus'un Dulkadir kolundandır.
Köylere yerleşimler:
Averen (Öşili, Evşili), Hacıfakılı (Türkmenköy) Musacalı aşiretine bağlı, Bozulus'un Dulkadir kolundan, Pörnek ve Hamzahacılılar, Bozulus'un Diyarbakır kolundandır.
Oşulu, Caberli, Tanburacı ve Hacıfakılı oymakları da köylere yerleştirilmiştir. Bunları yine Halep Türkmenlerinden Alcı, Kılıçlı, Boynuyoğunlu, Ünlü ve Demircili oymakları ve Karakeçili, Sarıkeçili, Horzumlu, Alkaevli, Yüreğirli oymaklarının muhtelif köylere dağıtılması izlemiştir.
Yörede ilk merkez olarak Kemerkaya (Çuğu) veya Avdan mevkileri, veya Eskigömü veya Yozgatören köylerinin düşünüldüğü bilinmektedir. Ancak Cırgın Türkmenlerinin yerleşmiş bulunduğu yörede karar kılınmıştır.
19. yüzyıl:
Emirdağ 1851 yılına kadar Cırgın kariyesi ve bir süre boyunca da Musluca nahiyesi olarak anılmış, 1864 yılında ise, Sultan Abdülaziz tarafından çıkarılan yeni vilayet kanunu ile eyalet sistemine son verilmesi üzerine, ve 1867'de Hüdavendigar vilayetinin kurulmasıyla ilçe statüsü kazanmış, Sultan Abdülaziz’e atfen Aziziye ismini almıştır.
Cumhuriyet dönemi:
Eylül 1921’de Yunan işgaline giren ve 22 Eylül 1922’de Kurtuluş Savaşı'nda Yunan işgalinden kurtulan ilçenin adı, 1932 yılında güneyindeki dağlardan esinlenilerek Emirdağ olarak değiştirilmiştir.
Ulu Yörük
Sivas, Çorum, Amasya, Tokat, Ankara ve Bozok gibi Orta Anadolu bölgesinde yaşayan
Ulu Yörük Türkmenleri arasında yer alan Çungarlara ilk olarak 1485 tarihinde
rastlanmaktadır. Çungarlar bu tarihte Batsar ve Ali Kethüda ile Ali Fakih veled-i Çungar
isimleriyle kaydedilmiş olup, toplam 441 nefer nüfusa sahiptir. Zamanla nüfuslarının
artmasına paralel olarak daha rahat hareket edebilmek için veya devletin müdahalesi ile Aşağı
ve Yukarı Çungar olmak üzere iki kola ayrılmışlardır.
Ulu Yörük’ün Ortapare koluna mensup olan Aşağı Çungar bölüğü 1520 senesinde
Mehmed veled-i Ali Fakih ve Musa veled-i Osman kethüdaların idaresi altındadır. Bölüğün
tasarrufunda Çungaroğlu, Eminhacılı, Kuşçu, Zeynelhacılı, Burakoğlu, İkizce, Ulucak,
Akçabağburnu ve Akça isimlerini taşıyan 9 kışlak vardır. 1575 tarihinde bunlara Tayyibli,
Şeyhli ve Kargalı isimli kışlaklar da eklenmiş, böylece kışlak sayısı 12’ye yükselmiştir. 1520
tarihinde 324 neferin yanı sıra 9 imam, 2 hacı ve 1 de fakih nüfusa sahip olan bölüğün nüfusu
1575 tarihine kadar yaklaşık üç buçuk kat artarak 1.142 nefere yükselmiştir. 1520 tarihinde
Aşağı Çungar bölüğünden tahsil edilen koyun, bal, arus ve bad-ı heva vergisi yıllık 18.795
akçedir. 1575’te ise resm-i kara, cev, dud, koyun, bad-ı heva ve arusane vergileri tutarı
15.129 akçedir. 1575’te bölüğün vergi hâsılında meydana gelen azalmanın sebebi koyun
sayısındaki düşüştür. Bölükten tahsil edilen resm-i kara vergisi koyunu olmayan veya koyunu
kırılan hanelerin sayısının fazla olduğunu göstermektedir. Buna göre 223 hane resm-i kara
olarak kaydedilirken, bunlardan 2.899 akçe vergi alınmıştır. Kara olarak kaydedilen
hanelerin ya hiç koyun yoktur ya da konar-göçerlerde haneyi oluşturacak olan koyun miktarına
sahip değillerdir.
Yukarı Çungar bölüğü ise 1520 tarihinde 579 neferden başka 20 imam, 1 fakih, 1 hacı, 1
sipahizade, 7 nefer azatlı ve 7 nefer de vergi muafiyeti karşılığında nöbet usulüne göre sefere
gitmekle görevli müselleman nüfusuna sahipti. Aşağı Çungar bölüğünde olduğu gibi
bunlarda da iki tahrir arasındaki nüfus artışı fazladır. Bu itibarla 1520 tarihindeki 616 neferlik
nüfus 1575’te yaklaşık altı kat artarak 3.911’e yükselmiştir. Hem Aşağı Çungar hem de Yukarı
Çungar bölüğünde karşılaştığımız nüfus artış oranının oldukça fazla olması, bunun doğal
şartlarla gerçekleşmediğini göstermektedir. Bahsedilen bölüklere ya yeni cemaatler eklenmiş
ya da bölüklere bağlı olmasına rağmen önceki tahrirlerde tespit edilemeyen cemaatler tespit
edilerek son tahrirde kaydedilmiştir. 1520 tarihinde 33 kışlakta yaşayan bölük, nüfus artışına
paralel olarak 1575’te 48 kışlak ve 2 köyde yaşamaktaydı. Yukarı Çungar bölüğünden dud,
koyun, bad-ı heva, arusane olmak üzere 1520 tarihinde toplam 39.752 akçe vergi tahsil
edilmiştir. 1575 ise resm-i kara, cev, dud, koyun, bad-ı heva ve arusane vergilerinin tutarı
57.746 akçedir. Buna göre Yukarı Çungar bölüğünden tahsil edilen vergi yekûnu önemli derecede artmıştır. Özellikle bu tarihte rastladığımız resm-i kara ve cev vergilerinin yanı sıra
kışlak sayısına paralel olarak dud resminin artması vergi hâsılının yükselmesini sağlamıştır.
Vergi hâsılı içerisinde koyun vergisinin büyük bir yer tutması, bölüğün başlıca iktisadi faaliyet
alanının hayvancılık olduğunu göstermektedir. Fakat kara olarak kaydedilen 739 hanedeki
koyun miktarının yeteri kadar olmadığı söylenebilir. Köy ve mezralarda sakin olan cemaat
mensuplarının değirmen işlettikleri de anlaşılmaktadır. Toplam 408 akçe vergi alınan bu
değirmenlerin geliri Bozok sancağındaki Sultan Emirci zaviyesine aittir. Ayrıca
Bucak/Tomurcuk kışlağında yaşayan Kavak Abdal tüm vergilerden muaf tutulmuştur. Kışlakta
açtığı bir kuyuya da sahip olan Kavak Abdal, muhtemelen kolonizatör ve heterodoks bir
dervişti.
Mühimme defterlerinde de Çungarlar ile ilgili bazı belgelere rastlanmaktadır. Buna göre
Sivas beylerbeyisine yollanan bir hükümde Çungarlardan, Çepni Çungar olarak
bahsedilmiştir. Belge aralarında Çepni Çungarların da olduğu bazı Türkmen aşiretleri arasında
cereyan eden yaylak tasarrufuyla alakalıdır. Bir başka belgede ise Ulu Yörük Türkmenlerine
bağlı ve Şarkipare kazasına tabi Çungar cemaatinin kethüda atamasıyla ilgili bilgiler yer
almaktadır. 1585 tarihli mühime defterinde Çungarlar, Çungar Alevî şeklinde kaydedilmiştir.
Burada bahsedilen cemaatten Çungar Alevî olarak bahsedilmiş olmasının nedeni, onları Sünni
eğilimli diğer Çungar cemaatlerinden ayırmak olmalıdır. Keza Bozok sancağında yaşayan
Çungarlar için Alevî isminin kullanılmamış olması, inanç açısından her iki grubun birbirinden
farklı olduğunu göstermektedir. Nitekim Bozok’taki Çungar cemaati mensupları mehdilik
iddiasında olan Şah Veli’yi yakalanarak Şehsuvaroğlu Ali Bey’e teslim etmişlerdir. Bu
itibarla Bozok’ta yaşayan Çungarların dinî bir isyan niteliğine de sahip olan Şah Veli isyanına
katılmadıkları ve Sünni eğilimli oldukları söylenebilir. Bu çerçevede farklı inançlara bağlı olan
Çungarları birbirlerinden ayırmak için onlardan gayr-i Sünni eğilimleri olanların Alevî adıyla
kaydedildiği iddia edilebilir.
Bozok Türkmenleri
Ulu Yörük taifesine tabi Çungar cemaatlerinin sakin olduğu çok sayıdaki karye ve
mezranın Bozok bölgesinde olması ve bazı Çungar cemaatlerinin gelirlerinin Bozok
sancağında bulunan Sultan Emirci zaviyesi tarafından tasarruf edilmesi, cemaatin yayılma
sahasının esas olarak Bozok bölgesini de içine alacak kadar geniş olduğunu göstermektedir. Bu
çerçevede Bozok Türkmenlerinden Ağcalı kabilesi içerisinde rastladığımız Çungar aşireti,
1529 tarihi itibariyle Tokluağıl mezrasında ziraat etmektedir. Bu tarihte cemaatin nüfusuna
dair bilgiler mevcut değildir. 1542 tarihinde ise Akdağ ve Sorgun nahiyelerinde görülen
cemaat, Akdağ nahiyesinin Alifakihli, Mezitli ve Selimlikışlası mezralarında kışlamaktadır.
Sorgun’a bağlı Dedikkışlası da yine cemaatin kışlakları arasındadır. Aşiret Bozok sancağına ait
son iki tahrirde Baltı, Kanak-ı Zîr, Sorgun, Süleymanlı ve Kanak-ı Bâlâ nahiyelerinde tespit
edilmektedir. Bu bağlamda cemaat Baltı nahiyesinde Tayfurviranı (Akçeköy), Kanak-ı Zîr
nahiyesinde Dedik, Sorgun nahiyesinde Karacakısık, Derebörek (Sarıgüney), Kanak-ı Zîr
nahiyesinde Poyrazlı köylerinde sâkin iken Tokluağılı, Kayapınarı, Alınpınarı, Eskikışla,
Hocaali-meşhedi, Ahidündar, Uzunkuyu ve Boğazviranı mezraaları da cemaatin tasarrufu altındadır. Ayrıca cemaatin Uzunkuyu mezrasında da mütemekkin olduğu anlaşılmaktadır.
Baltı nahiyesindeki Tayfurviranı köyünde yerleşik olan cemaatin vergileri Emirci Sultan
zaviyesine aittir. Bahsedilen köylerde yaşayan cemaat 1555 tarihi itibariyle 37 nefer nüfusa
sahiptir. Diğer taraftan Bozok’ta Demircili taifesi arasında Tatar cemaati yaşamaktadır.
Bunun dışında Tatar cemaatleri sancağın İğdecik, Öksüzkışlası, Akarca gibi pek çok mezrasına
dağılmıştır.
Bozok sancağında bulunan Süleymanlı taifesine tabi Teberrük Fakihli isimli cemaat,
yukarıda ismi Timur’la görüşen Tatar beyleri arasında anılan Ahi Teberrük Bey ile alakalı
olmalıdır. Teberrük isimli büyük bir Moğol oymağının varlığı da bu iddiayı destekler
mahiyettedir. Bu itibarla bahsi geçen cemaatin Moğol menşeli olduğu söylenebilir. Cemaat
1529 tarihinde 5 hanelik bir nüfusa sahiptir. Teberrük Fakihli cemaatinin Moğollarla
bağlantılı olması, Moğol bakiyelerinin farklı isimler alarak varlıklarını sürdürmüş olmalarına
dair ileri sürdüğümüz görüşümüzü de destekler mahiyettedir. Son olarak Bozok sancağı ile
sınır olan Kayseri ve Kırşehir sancaklarında da Çungar cemaatleri tespit edilmektedir.
Dulkadir, Yeni-il ve Halep Türkmenleri
Ulu Yörük ve Bozok Türkmenlerinin dışında Maraş sancağında Dulkadirli Türkmenlerine
bağlı Anamaslu taifesine tabi Çungar isimli bir cemaat mevcuttur. Ayrıca bölgede Tatar ve
Tatarlı isimleriyle kaydedilmiş pek çok cemaate rastlanmaktadır. Bu çerçevede Dulkadir
Türkmenlerinin Selmanlı taifesine tabi Tatarlar, Savrun ve Karamanyakası’nda kışlamaktadır.
1563 tarihinde iki bölük halinde toplam 113 nefer nüfusa malik olan cemaatler Sis’te
Kavurgalı taifesi içinde Tatar adıyla kaydedilmişti. Ayrıca Dulkadirliler arasında Tatar,
Tatarlı, Şeyhli Tatar, Tatar Halilli, Tatar Halilli Veledanı, Tatar İlyaslı, Tatar Alili gibi
cemaatlerin yanı sıra Tatar ismiyle kaydedilen pek çok yer ismi de mevcuttur.
Dulkadir Türkmenlerinden koptuğu bilinen Yeni-il Türkmenleri arasında bulunan Çungar
cemaati 1583 tarihinde Köse Han kethüdanın idaresi altındadır. Bu tarihte cemaat 15 mücerred
45 haneden oluşmaktadır. Cemaatin vergi hâsıl 3.845 akçedir. Bin-şehid mahallesini teşkil
eden diğer bir grup ise 1 imam, 25 mücerred ve 55 haneye sahiptir. 1642 tarihine kadar takip
edilen gruplar, bu tarihten sonra Batı Anadolu’ya yönelmişler Marmara, Menteşe, Akhisar,
Tire ve Kuyucak’a kadar giderek buralara yerleşmişlerdir. Fakat vergilerini Yeni-il’e yollamaya devam etmişlerdir. Yine Dulkadir ve Yeni-il Türkmenleri ile yakınlığı bilinen
Halep Türkmenleri arasında da Pehlivanlı taifesine tabi Çungar isimli bir cemaat
bulunmaktadır. Cemaat 1570 tarihinde 266 nefer gibi kalabalık bir nüfusa sahiptir.
Batı Anadolu ve Balkanlar
Batı Anadolu Yörükleri arasında Çonkara imlasıyla yazılmış cemaatlere Aydın ve
Saruhan sancaklarında rastlamaktadır. Çonkara isimli cemaatler Aydın sancağının Sart
kazasına tabi Akçepınar ile Birgi kazasının Mezitler köylerinde yaşamaktaydı. Diğer adı
Zeyneddin olan bir cemaat de Saruhan sancağının Manisa kazasında Ellici Yörükleri arasında
temsil olunmaktaydı. Bunların dışında bölgede Tatar isimli cemaatler de mevcuttu. Buna
göre yine Aydın ve Saruhan sancakları başta olmak üzere Kütahya ve Biga sancaklarında Tatar
isimli cemaatler bulunmaktaydı. Aydın’ın Sart kazasında bulunan cemaat Alakalkanlı ismini
de taşımaktaydı. Saruhan sancağının Manisa kazasının farklı nahiyelerine dağılmış olan Tatar
cemaatleri Mukataa Yörüklerine tabi idi. Bunlar Şeyhler, Kozanlı, Aksalı gibi karyelere
yerleşmişlerdir. Kütahya sancağında bulunan Tatar cemaati Kılcan taifesine bağlıyken, Biga
sancağında ise Ezine kazasında yaşamaktaydı. Bunlardan başka Hüdavendigar sancağına tabi
Bursa kazasında Çonkara isimli bir köy, Kete kazasında ise Çungar cemaati tespit
edilmektedir. Kocaeli sancağında bulunan Çonkara köyü de muhtemelen bölgedeki Çungar
cemaati tarafından kurulmuştu.
Balkanlarda, Vize sancağında rastlanan Tatar isimli köy ve cemaatler Çelebi Mehmed’in
Moğol bakiyelerini Balkanlara sürmesiyle alakalı olmalıdır. Bu cümleden olarak bahsedilen
sancakta Tataran-ı Bozapa cemaati ile Tatar Mesud isimli bir köy bulunmaktaydı.
Rumeli’deki Tatarlar, bölgede yaşayan Yörükler gibi, askerî teşkilata dâhil edilmiş ve ocaklar
haline getirilmişlerdir. Onlar da Yörükler gibi sefer hizmetlerinin yanı sıra top çekmek, top
yuvarlağı dökmek, kale duvarlarını yapmak, kale muhafızlığında bulunmak, donanmada
çalışmak ve kereste taşımak gibi görevleri ifa etmişlerdir. Bölgede Bozapa Tatarlarından başka
Aktav, Tırhala ve Yanbolu Tatarları tespit edilmektedir. Son olarak Edirne sancağının
Uzunköprü kazasında yaşayan Çungar cemaatini de burada zikretmeliyiz.
23 Erhan Afyoncu, “Ulu Yörük (1485–1574”, Anadolu’da ve Rumeli’de Yörükler ve Türkmenler Sempozyumu
Bildirileri, Ankara 2000, s.1-7.
24 BOA TD, nr. 19, s. 359-363; BOA TD, nr. 79, s. 459; KKA TD, nr. 16, v. 80b.
25 BOA TD, nr. 79, s. 459-462.
26 KKA TD, nr 16, v. 80b-84b.
27 BOA TD, nr. 79, s. 459-462; KKA TD, nr. 16, v. 80b-84b.
28 BOA TD, nr. 79, s. 462.
29 KKA TD, nr 16, v. 80b-84b.
30 BOA TD, nr. 79, s. 459-462; KKA TD, nr. 16, v. 80b-84b.
31 Ayrıntılı bilgi için bkz. Sadullah Gülten, Atayurttan Anayurda Yörükler, Gece Kitaplığı, Ankara 2016, s. 106 vd.
32 BOA TD, nr. 79, s. 422-429; KKA TD, nr.12, v. 208. KKA TD, nr. 16, v. 65b-80b.
33 BOA TD, nr. 79, s. 422-429; KKA TD, nr. 16, v. 65b-80a.
34 BOA TD, nr. 79, s. 429
35 KKA TD, nr.16, v. 65b-80a.
36 BOA TD, nr. 79, s. 429; KKA TD, nr. 16, v. 65b-80a.
37 KKA TD, nr. 16, v. 66a, 66b, 67a, 67b, 69a, 69b, 70a.
38 KKA TD, nr. 16, v. 65a, 65b, 79a.
39 Ahmet Refik, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri, s.127.
40 MD nr. 53, 708/245.
41 Feridun M. Emecen, Yavuz, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2010, s. 333.
42 Ayrıntılı bilgi için bkz. Sadullah Gülten, “Osmanlı Devleti’nde Alevî Sözcüğünün Kullanımına Dair Bazı
Değerlendirmeler”, Alevilik Araştırmaları Dergisi, C. 11, Yıl 2016, s. 35.
43 BOA TD, nr. 155, s. 90; BOA TD, nr. 218, s. 140-141, 156; BOA TD, nr. 315, s. 54, 121, 130, 137, 141, 144,
146, 166, 204, 257; KKA TD, nr. 31, v. 77b.
44 BOA TD, nr. 998, s. 615.
45 Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650), Türk Tarih Kurumu Yayınları, C. V,
Ankara 2009, s. 2169-2171.
46 Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, s. 117.
47 BOA TD, nr. 155, s. 73.
48 Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da Aşiretler, C. II, s. 575-576.
49 Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da Aşiretler, C. II, s. 575.
50 Arif Sarı, “XVI. Yüzyılda Dulkadirli Türkmenleri”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Tezi Basılmamış Doktora
Tezi, Ankara 2015, s. 526.
51 Arif Sarı, Dulkadirliler, s. 80, 145, 516, 524, 525.
52 İlhan Şahin, “Yeni-il Kazası ve Yeni-il Türkmenleri (1548-1653)”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1980. s. 185.
53 BOA TD, nr. 493, s. 902.
54 BOA TD, nr. 148, s. 810-811; KKA TD, nr. 125, v. 119a; Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da Aşiretler, C. II, s. 575-
576.
55 KKA TD, nr. 144, s. 373a; KKA TD, nr. 125, v. 13b-14b; 19b, 57b; KKA TD, nr. 79, v. 161b; BOA TD, nr. 49, s.
118.
56 Niyazi Topçu, “Murat Hüdavendigar’ın Bursa Vakfiyesi ve Vakıf Köyleri”, Bursa Araştırmaları, Güz 2005, S.
10, s. 52.
57 Cevdet Türkay, Oymak, Aşiret ve Cemaatler, s. 260.
58 Mehmet Salih Erpolat, “XVI. Yüzyıldan XX. Yüzyıla Kocaeli’ndeki Yer Adlarında Meydana Gelen Değişmeler”,
Uluslararası Gazi Akçakoca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Ed. H. Selvi-M. B. Çelik, Kocaeli 2015, s.
523.
59 Volkan Ertürk, “1568 Tarihli Mufassal Tahrir Defterine Göre Vize Kazası”, The Journal of Academic Social
Science Studies, Volume 6, Issue 8, Yıl 2013, s. 207.
60 M. Tayyip Gökbilgin, Rumeli’de Yürükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fatihân, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s. 86 vd.
61 Cevdet Türkay, Oymak, Aşiret ve Cemaatler, s. 260.
Sonuç
Kösedağ Savaşı sırasında ve sonrasında Moğol aşiretleri de Moğol askerleriyle birlikte
Anadolu’ya gelmiştir. Bunlar arasında en kalabalık olanları Zungar, Jeungar, Cengigar ve
Caungar olarak isimlendirilen sol kanat aşiretleridir. Kalabalık olmalarının da etkisiyle
isimlerini de koruyan Çungarlar, Orta Anadolu’nun konar-göçer hayata müsait şartlar
taşımasından da istifade ederek, kalabalık bir nüfusla Sivas, Çorum, Tokat, Amasya, Yozgat,
Kayseri ve Kırşehir’de yaylak ve kışlak hayatı yaşamaya başlamışlardır. Türkleşip
Müslümanlaşarak Tatar ve Kara Tatar adının alan bu aşiretlerden bir kısmı Timur tarafından
eski yurtlarına götürülmüş, bir kısmı ise Çelebi Mehmed tarafından Balkanlara sürülmüştür.
Buna rağmen Orta Anadolu’daki nüfuslarını korumayı başarmışlardır. Özellikle Ulu Yörük ve
Bozok Türkmenleri arasındaki yoğunluklarının yanı sıra Dulkadir, Yeni-il ve Halep Türkmenleri arasında varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ulu Yörük içinde bulunanlar nüfuslarının
fazlalığı ile dikkat çekmektedir. Bundan dolayı Yukarı ve Aşağı Çungar bölüğü olarak ikiye
ayrılmış olan Çungarlar XVI. yüzyılın son çeyreğinde 5090 nefer nüfusa sahiptir. Muhtemelen
bölüğü oluşturanların tamamına yakını Moğol bakiyesidir. Ayrıca Bozok sancağında,
dağıldıkları köy ve mezra sayısı da oldukça fazladır. Kayseri ve Kırşehir gibi Orta
Anadolu’nun diğer bölgelerinde tespit edilen cemaatler de onların Orta Anadolu’daki
yoğunluğunu göstermesi açısından mühimdir. Batı Anadolu ve Balkanlarda rastlanan
cemaatler ise onların dağıldıklarını sahaların genişliğini göstermektedir. Fakat Moğol
bakiyelerini yukarıda anlatılanlarla da sınırlı tutmamak gerekir. Zira pek çoğu Türkmen
aşiretleri içine dağılırken, bazısı da yeni isimler altında hayatlarını sürdürmüştür. Ulu Yörük’e
tabi Karakeçili ve Aksalur gibi cemaat üyelerinden bazılarının Çungar adını taşıması,
Çungarların bahsedilen Türkmen aşiretleri arasına karıştığını, Çepni Çungar şeklinde
kaydedilmiş bir cemaatin tespiti de zamanla Türkmen ve Moğol aşiretlerin kaynaştığı ve
birlikte kaydedildiklerini göstermektedir.
KAYNAKÇA
I.Arşiv Belgeleri
1. Kuyûd-ı Kadime Arşivi Tahrir Defterleri (KKA TD): 12, 16, 31, 79, 125, 144.
2. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA):
a. Tahrir Defterler (TD): 19, 49, 79, 148, 155, 218, 315, 493, 998.
b. Mühimme Defterleri (MD): 53
c. Nüfus Defterleri (NFS. d.): 2052.
II. Kaynak Eserler
Aziz B. Erdeşir-i Esterâbadî, Bezm u Rezm, Çeviren. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara 1990.
HALAÇOĞLU, Yusuf, Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650), C. II,
Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara 2009.
Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, C. I., Hazırlayan. İsmet Parmaksızoğlu, Kültür
Bakanlığı yayınları, Eskişehir 1992.
Nizamüddin Şâmî, Zafernâme, Çeviren. Necati Lugal, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1987.
Ahmet Refik, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri, Enderun Kitabevi, İstanbul 1930.
TÜRKAY, Cevdet, Oymak, Aşiret ve Cemaatler, İşaret Yayınları, İstanbul 2001.
III. İnceleme ve Araştırmalar
AFYONCU, Erhan, “Ulu Yörük (1485-1574)”, Anadolu’da ve Rumeli’de Yörükler ve
Türkmenler Sempozyumu Bildirileri, Ankara 2000.
AKA, İsmail, Timurlular, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1995.
BERBER, Oktay, “Kafkasya’da Moğol Kökenli Bir Halk: Kalmuklar”, Yeni Türkiye
Dergisi Kafkaslar Özel Sayısı C. II, Temmuz-Aralık 2015, S. 72.
BIYIK, Ömer, “Osmanlı Yönetiminde Kırım (1600-1774)”, Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İzmir 2007.
ÇETIN, Halil, “Timur’un Anadolu Seferi ve Ankara Savaşı”, Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 2005.
EMECEN, Feridun M., Yavuz, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul 2010.
ERPOLAT, Mehmet Salih, “XVI. Yüzyıldan XX. Yüzyıla Kocaeli’ndeki Yer Adlarında
Meydana Gelen Değişmeler”, Uluslararası Gazi Akçakoca ve Kocaeli Tarihi
Sempozyumu Bildirileri, Ed. H. Selvi-M. B. Çelik, Kocaeli 2015.
ERTÜRK, Volkan, “1568 Tarihli Mufassal Tahrir Defterine Göre Vize Kazası”, The
Journal of Academic Social Science Studies, Volume 6, Issue 8, Yıl 2013.
GÜLTEN, Sadullah, “Osmanlı Devleti’nde Alevî Sözcüğünün Kullanımına Dair Bazı
Değerlendirmeler”, Alevilik Araştırmalar Dergisi, C. 11, Yıl 2016.
………., Atayurttan Anayurda Yörükler, Gece Kitaplığı, Ankara 2016
GÖKBILGIN, M. Tayyip, Rumeli’de Yürükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fatihân, İşaret
Yayınları, İstanbul 2008.
KALAN, Ekrem Cungar Hanlığı’nın Siyasi Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
2008.
KARATAYEV, Olcoboy, “Kırgızlar ve Oyratlar: Coroslar-Cungar Adı Nerden
Gelmiştir”, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/155489
KURT, Yılmaz, “Sivas Sancağında Kişi Adları (XVI. Yüzyıl)”, OTAM, S. 4.
MAUKHARA, Yerkinay, “Siyasî ve Kültürel Açıdan Kazak Hanlığı (1456-1731)”,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,
Konya 2011.
SARI, Arif, “XVI. Yüzyılda Dulkadirli Türkmenleri”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Tezi Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 2015.
SÜMER, Faruk, “Anadolu’da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, C. I, Ankara
1970.
………., “Tatarlar”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 40, İstanbul 2011.
ŞAHIN, İlhan, “Yeni-il Kazası ve Yeni-il Türkmenleri (1548-1653)”, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1980.
TOPÇU, Niyazi, “Murat Hüdavendigar’ın Bursa Vakfiyesi ve Vakıf Köyleri”, Bursa
Araştırmaları, Güz 2005, S. 10.
YÜCEL, Mualla Uydu, “Kalmuklar”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 24, İstanbul 2001.